"Bir gün: “Bak Musa! Allah’ı apaçık görene kadar  sana  güvenmeyeceğiz!”  demiştiniz.  Bunun üzerine, o şiddetli gürültü sizi sarsmıştı da bakakalmıştınız."(Bakara 2/55)

Bir kimseye Allah'ın dinini tebliğ ettikten sonra yapılacak tek şey onu kendi yaratıcısıyla baş başa bırakmaktır. "Dinde zorlama olmaz . Doğrularla yanlış kurgular birbirinden iyice ayrılmıştır. Kim azgınları tanımaz  da Allah'a güvenirse, kopması imkânsız en sağlam kulpa yapışmış olur. Allah işitir, bilir." (Bakara 2/256) İnsanlara "ya tevbe eder Müslüman olursun ya da seni öldürürüz" diyip, bunu da İslam'a mal eden kişilerin, Allah katındaki İslam ile hiç bir ilgisi yoktur. Zaten ölüm tehditi altında olan bu kişinin "Kötülükleri işlemeye devam eden, ölüm gelip çatınca da; "Ben şimdi tevbe ettim" diyenlerin tevbesi tevbe değildir." (Nisa 4/18) ayeti gereğince tevbesi de kabul olmayacaktır. Tevbenin kabulü Allah'a aittir, isteyen her kes, Rabbine samimi bir kalp ile durumunu düzeltmeli ve tevbe etmelidir.  Ayrıca dinde zorlama insanları münafık olmaya zorlamış, çoğu yerleşim yerlerinin baskı altında "biz Müslüman olduk" dedikten sonra kendi dinlerini müslümanlık adı altında yaşamaları sebebiyle bir çok batıl din adetleri İslam'ın içine girmiştir, günümüzde de islam adı altında etkisini göstermektedir. Bizim dinimizde bir kişinin, diğer bir kişinin tevbesini kabul etmesi diye bir durum yoktur. Zira ikisi de tevbe etmeye muhtaç Allah'ın kuludur. Yüce Allah insanlara inanma ya da inanmama hürriyeti vermiş olup, mezheplerin de kabul ettiği "dinden dönen öldürülür" inancının hiç bir dayanağı yoktur. Nitekim bu ayette de görüyoruz ki Hz. Musa gelişen olaylar karşısında ashabını tevbeye çağırmakta, Ashabından  "Allah'ı apaçık görünceye kadar sana güvenecek değiliz!"(Bakara 2/55) sözlerini işittikten sonra bile onları öldürmeye kalkışması söz konusu bile değil.