Bakara Suresi 195. Ayetin Tefsiri

وَاَنْفِقُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَلَا تُلْقُوا بِاَيْد۪يكُمْ اِلَى التَّهْلُكَةِۚۛ وَاَحْسِنُواۚۛ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُحْسِن۪ينَ

"Allah yolunda harcama yapın da kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın.  Güzel davranın. Allah güzel davrananları sever"(Bakara 2/195)

Allah'ın yolunda gerekli harcamayı yapmaz, yapılmayacak harcamalardan da kaşınmazsanız kendinizi kendi elinizle tehlikeye atmış olursunuz. Allah-u Teala şöyle buyuruyor; "Allah (işleri) faizle  daraltır, sadakalarla geliştirir. Allah nankör günahkârların hiçbirini sevmez."(Bakara 2/276) Riba/faiz'den beklenen artış, sadakalardan meydana gelecektir. Dolayısıyla ekonomi faize dayalı değil, sadakaya dayalı olmalıdır ki, sürekli gelişme olsun. Allah-u Teala şöyle buyuruyor; "İnsanların malları içinde artsın diye faize verdiğiniz şey (borç) Allah’ın yanında artmaz. Allah’ın rızasını isteyerek verdiğiniz zekâta gelince; kat kat artıranlar zekât verenlerdir."(30/39) Peygamberimiz ayet ile ilgili "Faiz geliri çok ta olsa, sonu darlığa döner" demiştir. Zekat verildiği zaman elden mal gider, faiz için verilen ise arttırır, fakat bu işin görünen yüzüdür. Her kanunu koyan Cenab-ı Hak, piyasanın kanunu da koymuştur. Faiz zayıf kesimin malının zenginlere akması demektir. Zekat ise ekonominin dışına atılanları ekonomiye kazandırır. Allah-u Teala müminleri tarif ederken şöyle buyuruyor; "onlar zekat için çalışır" Yani bazıları zekat vermek için çalışır, bazıları da zekatın yerine ulaşması için gayret gösterirler.  Örneğin, bir toplumda birbirine 100'er lira borcu olan 5 kişi bulunsa, durumu iyi olan ama borcu olan bir hayır sahibi borcu olan bir kimseye 100 tl zekat verse, o da kendi borcunu ödese ve ödediği kimse de kendi borcunu ödese, nihayetinde en son kişi hayır sahibi olan kişiye borcunu ödese, o kişinin verdiği zekat hem tekrar cebine girmiş olacak ve bu insanların tamamı borçtan kurtulmanın verdiği rahatlıkla ekonomik faaliyetlerini arttıracaklardır. Bunun yerine ise ilk 100 tl faizli olarak verilecek olsa, görünürde iş görecek gibi olsa da, miktarın geri alınacak fazla miktarını geri ödemek için güç sarfedecek olan borçlunun sıkıntısı tüm piyasaya yansıyacaktır. Nitekim sonuç olarak faiz görünürde para arttırıcı olarak izlenilse de gerçekte piyasayı hareketlendirecek ve üretimi arttıracak olan, helal ve hayırlı olan harcamalardır. Piyasada dönen para, tıpkı insan vücudunda dolaşan kan misali gibidir. Bankacılık sisteminde piyasadan çekilen paralar da, o vücudun ihtiyacı olan tüm kanın kilolarca kısmının çekilip alınması gibi olacaktır. Bu durum ise tam anlamıyla dolaşımı bozacaktır.

Allah'ın yolunda harcama yapmak, karşılığını yalnızca Allah'tan bekleyerek yapılan harcamaları içermektedir. Yapılan yardımın karşılığı Allah'tan beklendiğinde, yardım yapılan kimseyi incitilmez, çünkü karşılık ondan beklenmez. Harcama ekonomik faaliyetlerin motoru olur ve piyasayı canlandırır. Allah yolunda harcama, toplumun en zayıf kesimine yapılan harcamadır. Bu yardımlar, toplumda güven ve tatmin ortamının doğmasına yol açar. Aksi taktirde sosyal ve ekonomik sıkıntılar kaçınılmazdır. Ayette geçen "ihsan" ifadesi samimi olarak yapılan güzel davranışları ifade etmektedir. Peygamberimiz "İhsan, Allah (c.c.)'ı görüyormuşçasına kulluk etmendir. Sen onu görmesen de O seni görüyor." demiştir. Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor; "Sadakalar sadece; fakirler, miskinler, bu işte çalışanlar ve kalpleri ısındırılanlar içindir. Bir de esirler, borçlular, Allah yolunda ve yolda kalanlar uğrunda harcanır. Bunlar Allah tarafından farz kılınmıştır. Allah bilir, doğru karar verir."(Tevbe 9/60)