TARIK

TEFSİR
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
İyiliği sonsuz, ikramı bol Allah’ın adıyla...[*]

[*] "Rahmân” ve “Rahîm" kelimeleri, rahmet (رحمة) kökündendir. Rahmet, iyilik ve ikramı gerektiren incelik anlamındadır. Allah’ın özelliği olarak kullanılınca sadece iyilik ve ikram anlaşılır (Müfredât). Rahmân “rahmeti her şeyi kuşatan” demektir. Bu özellik Allah’tan başkasında olmayacağı için “iyiliği sonsuz” diye çevirdik. Rahîm “çok merhametli” demektir. Bu özellik Allah’ın dışındaki varlıklarda da olabilir. Nitekim ‘rahîm’ kelimesi, Tevbe 9/128. âyette Resulullah için; Fetih 48/29. ayette ise müminler için kullanılmıştır.


(Tarık 86/1)
وَالسَّمَٓاءِ وَالطَّارِقِۙ
Göğe[1*] ve Târık’a[2*] yemin olsun![3*]

[1*] Zariyat 51/7, Buruc 85/1, Tarık 86/11, Şems 91/5.

[2*] Târık, yolda yürüyen demektir; daha çok “gece gelen” anlamında kullanılır (Müfredat). 

[3*] Burada Allah, göğe ve Târık’a yemin etmektedir. Allah’ın bir şeye yemin etmesi, o şeyin önemine vurgu yapmak ve daha sonra gelen şeye dikkat çekmek içindir. 

 

(Tarık 86/2)
وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا الطَّارِقُۙ
Târık’ın ne olduğunu sana ne bildirebilir!


(Tarık 86/3)
اَلنَّجْمُ الثَّاقِبُۙ
O, (karanlığı) delip geçen yıldızdır.[*]

[*] Kuzey yarım kürede her gece gözüken ve güçlü ışığıyla karanlığı delen tek yıldız Kutup Yıldızıdır. Ekvatora sıfır, kutup noktasına 90 derecelik açı yapar. Bu ikisi arasındaki her yere yaptığı açı, oranın enlemi kadardır. Konum ve yön belirlemede en önemli göstergedir (Necm 53/1, Rahman 55/6). Nahl 16/16. ayette bu yıldızın yol bulmaya yaradığının anlatılması, ayetlerde belirlilik takısıyla gelen "en-necm (النَّجْمِ)" kelimesinin "Kutup Yıldızı" olduğunu gösterir. Güney Kutbunda Sigma Octantis adı verilen yıldızın da benzer özellikleri vardır.

 

(Tarık 86/4)
اِنْ كُلُّ نَفْسٍ لَمَّا عَلَيْهَا حَافِظٌۜ
Üzerinde koruyucusu[*] olmayan hiç kimse yoktur.

[*] En’am 6/61, Ra’d 13/11, İnfitar 82/10-12.


(Tarık 86/5)
فَلْيَنْظُرِ الْاِنْسَانُ مِمَّ خُلِقَۜ
İnsan, hangi şeyden yaratıldığına bir baksın![*]

[*] Abese 80/18-19.


(Tarık 86/6)
خُلِقَ مِنْ مَٓاءٍ دَافِقٍۙ
Boşalan /akıp giden bir sıvıdan yaratıldı.[*]

[*] Yaratılışın aşamaları için bkz: Hac 22/15, Müminun 23/12-14, Secde 32/8, Zümer 39/6, Mümin 40/67, Vakıa 56/58-62, Mearic 70/39, Mürselat 77/20.


(Tarık 86/7)
يَخْرُجُ مِنْ بَيْنِ الصُّلْبِ وَالتَّرَٓائِبِۜ
O sıvı bel ve leğen kemikleri arasından çıkar.[*]

[*] Leğen kemikleri anlamı verdiğimiz “et-terâib (التَّرَائِبِ)” toprak anlamındaki türab (التُّرَابُ)’dan türemiş olup hem ism-i fail hem de ism-i mef’ul anlamına gelebilen feîl (فعيل) kalıbındaki terîbe (تريبة)’nin çoğuludur. Üremeye sebep olan sperm ve yumurta, kişinin arka tarafında olan (A’raf 7/172) ve vücudun toprakla çokça teması olan leğen kemikleri ile bel kemiği arasında oluşur. Bir de “et-terâib (التَّرَائِبِ)” kelimesi çoğul olduğu için Arap dili açısından o kemikler, üç veya üçten fazla olmalıdır. Leğen kemikleri, biri sağda diğeri solda olmak üzere 2 tanedir ama her biri (ilium, iskium ve pubis isimli) 3 kemiğin birleşmesinden oluşur. Bu nedenle leğen kemiğinin 3 farklı anatomik bölgesi bulunur. Bu da terâib kelimesinin çoğul yapısına uygun olur. Sözlük yazarları, kelimenin toprakla ilgisini koparmış, “et-terâib (التَّرَائِبِ)”e göğüste takı takılan yer anlamını vermişler (Lisan’ul-arab) ve ayet bu anlama uyarlanmıştır. Hiçbir dayanağı olmayan bu anlamın o kelimeye verilmesi, yumurta ve spermin, aynı bölgeden çıktığının bilinmemesinden kaynaklanmış olabilir.


(Tarık 86/8)
اِنَّهُ عَلٰى رَجْعِه۪ لَقَادِرٌۜ
Elbette Allah, insanı geri döndürmenin (tekrar yaratmanın) ölçüsünü de koyandır;[*]

[*] Kâdir (قادر), bir şeyin ölçüsünü koyan anlamına gelir. (Müfredat, Mekâyîs) Allah, yeniden yaratılışın ölçüsünü koymuştur. Ölüp de toprağa karışan herkesin vücudundan kalan bir parça, yeniden diriliş öncesinde döllenmiş yumurta gibi olacak ve toprak onu, bütün özellikleriyle yeniden oluşturacaktır (A’raf 7/29, Enbiya 21/104, Rum 30/27, Kaf 50/9-11, Nuh 71/17-18, Kıyamet 75/3-5).


(Tarık 86/9)
يَوْمَ تُبْلَى السَّرَٓائِرُۙ
(tekrar yaratma) bütün sırların ortaya döküleceği günde (olacaktır).[*]

[*] Mü’min 40/16, Hâkka 69/18, Âdiyat 100/9-11.


(Tarık 86/10)
فَمَا لَهُ مِنْ قُوَّةٍ وَلَا نَاصِرٍۜ
Artık onun bir gücü de bir yardımcısı da olmaz![*]

[*] Bakara 2/107, İnfitar 82/19.

 

(Tarık 86/11)
وَالسَّمَٓاءِ ذَاتِ الرَّجْعِۙ
İlk (yaratılıştaki) haline dönme özelliğine sahip göğe[*] yemin olsun.

[*] İbrahim 14/48Enbiya 21/30,104.

 

(Tarık 86/12)
وَالْاَرْضِ ذَاتِ الصَّدْعِۙ
Çatlama özelliğine sahip yere[*] de yemin olsun ki

[*] Topraktaki bu özellik, bitkinin bitmesine imkân verdiği gibi (Abese 80/24-32) ölüp toprağa karışan insanın, oradan bir bitki gibi yeniden yaratılmasına da imkan verir (Rum 30/19).


(Tarık 86/13)
اِنَّهُ لَقَوْلٌ فَصْلٌۙ
O (Kur’ân), kesinlikle hak ile batılı /doğru ile yanlışı ayıran bir sözdür;[*]

[*] En’am 6/57, Furkan 25/1.


(Tarık 86/14)
وَمَا هُوَ بِالْهَزْلِۜ
o. faydasız bir şey değildir.[*]

[*] Hâkka 69/40-43.

 

(Tarık 86/15)
اِنَّهُمْ يَك۪يدُونَ كَيْدًاۙ
Onlar bir oyun kuruyorlar;


(Tarık 86/16)
وَاَك۪يدُ كَيْدًاۚ
ben de bir oyun kuruyorum.[*]

[*] Tur 52/42.

 

(Tarık 86/17)
فَمَهِّلِ الْكَافِر۪ينَ اَمْهِلْهُمْ رُوَيْدًا
Öyleyse o kâfirlere süre tanı, bir müddet onları kendi hallerine bırak![*]

[*] A’raf 7/182-183, Meryem 19/84, Müzzemmil 73/11.