TALAK

TEFSİR
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
İyiliği sonsuz, ikramı bol Allah’ın adıyla...[*]

[*] "Rahmân” ve “Rahîm" kelimeleri, rahmet (رحمة) kökündendir. Rahmet, iyilik ve ikramı gerektiren incelik anlamındadır. Allah’ın özelliği olarak kullanılınca sadece iyilik ve ikram anlaşılır (Müfredât). Rahmân “rahmeti her şeyi kuşatan” demektir. Bu özellik Allah’tan başkasında olmayacağı için “iyiliği sonsuz” diye çevirdik. Rahîm “çok merhametli” demektir. Bu özellik Allah’ın dışındaki varlıklarda da olabilir. Nitekim ‘rahîm’ kelimesi, Tevbe 9/128. âyette Resulullah için; Fetih 48/29. ayette ise müminler için kullanılmıştır.


(Talak 65/1)
يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ اِذَا طَلَّقْتُمُ النِّسَٓاءَ فَطَلِّقُوهُنَّ لِعِدَّتِهِنَّ وَاَحْصُوا الْعِدَّةَۚ وَاتَّقُوا اللّٰهَ رَبَّكُمْۚ لَا تُخْرِجُوهُنَّ مِنْ بُيُوتِهِنَّ وَلَا يَخْرُجْنَ اِلَّٓا اَنْ يَأْت۪ينَ بِفَاحِشَةٍ مُبَيِّنَةٍۜ وَتِلْكَ حُدُودُ اللّٰهِۜ وَمَنْ يَتَعَدَّ حُدُودَ اللّٰهِ فَقَدْ ظَلَمَ نَفْسَهُۜ لَا تَدْر۪ي لَعَلَّ اللّٰهَ يُحْدِثُ بَعْدَ ذٰلِكَ اَمْرًا
Ey Nebî! Kadınları boşayacağınız zaman onları, kendileri için belirlenmiş iddet kurallarına göre boşayın[1*] ve iddeti sayın[2*]. Rabbiniz olan Allah’a karşı yanlış yapmaktan sakının. Siz, onları evlerinden çıkarmayın; onlar da çıkmasınlar[3*]. Sadece, haram kılınan cinsel ilişkiye[4*] girdikleri şüphe götürmez bir şekilde belli ise çıkarabilirsiniz. Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır[5*]. Kim Allah’ın koyduğu sınırları aşarsa yanlışı kesinlikle kendisine yapar. Bilemezsin, belki Allah bunun ardından yeni bir durum ortaya çıkarır.

[1*] İddet, bir kocanın, karısını boşamasıyla başlayan bekleme süresidir. Kadın düzenli âdet görüyorsa eşi onu, temizlik döneminde ve ilişkiye girmeden boşamalıdır. Üçüncü temizlik süresinin tamamlanması ile iddet biter (Bakara 2/228). Üç temizlik ve iki âdet süresinin toplamı yaklaşık üç ayı bulur.  detten kesilmiş olan veya âdet düzensizliği yaşayan kadınlar da eşlerinin boşamasından itibaren üç ay iddet beklerler. Hamile olan kadınların iddeti ise hamileliğin sonlanmasına kadar devam eder (Talak 65/4). 

[2*] İddeti bekleyecek olan kadın, iddet süresini saymakla görevli olan da onu boşayan kocadır. İddet sayma emri kocanın, iddet süresi içinde eşiyle yakından ilgilenmesini zorunlu kılar. Bu, hem aralarındaki problemleri çözmelerine yardımcı olur hem de kocanın geri dönme hakkının olduğu süreyi kaçırmamasını sağlar. Kadın da iddeti ile ilgili konularda kocasına, doğru bilgi vermek zorundadır (Bakara 2/228). Ama koca, nikahtan sonra cinsel ilişki yaşamadan karısını boşamışsa iddet gerekmez (Ahzab 33/49).

[3*] Burada sözü edilen ev, kocanın evi olmasına rağmen ayette ona “kadınların evleri” denmiştir. Ev kadına ait olsaydı, onun oradan çıkarılmasından söz edilemezdi. Demek ki birinci ve ikinci boşamada, iddet sona ermediği müddetçe, kadın o evi kendi evi gibi kullanacaktır. Evden çıkma veya çıkarılma, kadının eve dönmek üzere herhangi bir yere gitmesini değil, oturduğu evi terk etmesini veya oradan kovulmasını ifade eder. Kadının evinden çıkarılmaması, onun da çıkmaması ve erkeğin iddeti sayması, talakın vuku bulma şartları değil, ailenin yeniden kurulabilmesi için kolaylaştırıcı tavsiyelerdir. Zira kadının evi terk edip gitmesi veya kocasının onu evden çıkarması eşler arasındaki soğukluğun artmasına sebep olabilir. 

[4*] “Haram kılınan cinsel ilişki” diye meal verdiğimiz kelime “fahişe (فَاحِشَةَ)”dir. Türkçede bu kelime anlam daralmasına uğradığı için burada kullanılmamıştır. Allah Teala kadınla erkeğin nikahlı ilişkisi dışında tüm cinsel ilişki çeşitlerini yasaklamış (A’raf 7/33) ve onlardan uzak durmayı emretmiştir (En’am 6/151, Şurâ 42/37, Necm 53/31-32). Onların ilki zina/kadınla erkeğin nikahsız ilişkisi (İsra 17/32) ikincisi de erkek erkeğe ilişkidir (A’raf 7/80-81). Arap dilinde çoğul, en az üçü gösterdiğinden bu ilişkilerin üçüncü çeşidi lezbiyenlik olur (bkz. Nisa 4/15-16 dipnotları). 

[5*] “Allah’ın koyduğu sınırlar” ifadesi Kur’an’da toplam on üç kez geçmektedir. Bu ayet dahil bunların dokuzu, boşanma ve zıhar konuları ile ilgilidir (Bakara 2/229-230, Mücadele 58/4-5). Bu da boşanma konusunun ne kadar önemli olduğunu gösterir. Diğer sınırlar şu ayetlerdedir: Bakara 2/187, Nisa 4/13-14, Tevbe 9/112. İslam aleminin düştüğü sıkıntıların ana sebeplerinden biri de Allah’ın Kur’an’da koyduğu bu sınırları aşmış olmalarıdır (Ahzab 33/36). 


(Talak 65/2)
فَاِذَا بَلَغْنَ اَجَلَهُنَّ فَاَمْسِكُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍ اَوْ فَارِقُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍ وَاَشْهِدُوا ذَوَيْ عَدْلٍ مِنْكُمْ وَاَق۪يمُوا الشَّهَادَةَ لِلّٰهِۜ ذٰلِكُمْ يُوعَظُ بِه۪ مَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِۜ وَمَنْ يَتَّقِ اللّٰهَ يَجْعَلْ لَهُ مَخْرَجًاۙ
Bekleme sürelerinin (iddetin) sonuna vardıklarında onları ya marufa[1*] /Kur’an’daki hükümlere göre (nikahınızda) tutun[2*] ya da onlardan maruf ile ayrılın. İçinizden iki adil kişiyi şahit tutun[3*]. (Ey şahitler! Siz de) şahitliği Allah için tam ve düzgün yapın[4*]. İşte bunlarla, içinizden Allah’a ve Ahiret gününe inananlara öğüt veriliyor. Kim Allah’a karşı yanlış yapmaktan sakınırsa Allah ona bir çıkış yolu açar.

[1*] Ma’ruf, güzelliği akıl veya din yoluyla bilinen şeydir. Zıttı ‘münker’dir (Müfredat). Ma’rufa uygun bilgi, fıtratı yansıttığı için evrensel nitelikte olur.

[2*] Erkek, iddet süresi içinde eşine dönme hakkına sahiptir (Bakara 2/228, 231-232). Eğer dönmezse, süre bittiği andan itibaren kadın bir başkasıyla evlenebilir. Birinci veya ikinci boşamada, iddet bittikten sonra da kendini boşayan kocası onunla yeni bir nikah yapabilir. Erkek eşini üçüncü kere boşamışsa bir daha ona dönemez; bu nedenle aynı evde kalamazlar, iddet de beklenmez (Bakara 2/229). Bu olaydan sonra kadın başka biriyle evlenir, yeni kocasıyla da nikahı sonlanırsa, o zaman tekrar eski kocasıyla  nikahlanabilir (Bakara 2/230).

[3*] İlgili ayetler dikkatle düşünülürse talakın her safhasının şahitlerle tespitinin şart olduğu ortaya çıkar. Bunlardan ilki, boşamanın gerçekleştiği andır (Nisa 4/35). Boşamanın şahitlerle tespiti halinde müslümanlar durumdan haberdar olup arayı düzeltmek için harekete geçerler; yoksa bu görevi yerine getirmeleri zorlaşır. Erkek, iddetin bitmesini beklemeden de eşine dönebilir (Bakara 2/228). İddet içinde dönme, arayı düzeltme şartına bağlandığından bu konuda erkeğin niyetinin sorgulanmasına ve durumun tespitine ihtiyaç olur. Kötü niyetli olduğu anlaşılırsa dönmesine imkân verilmez. Onun için bu safhanın da şahitlerle tespiti gerekir. Süre sonunda dönme de iyi niyet şartına bağlanmıştır (Bakara 2/231). Bu da ancak şahitlerle tespit edilebilir. Demek ki talakın her safhasının şahitlerle tespiti şarttır, şahitsiz olursa geçersizdir.

[4*] Nisa 4/135, Maide 5/8.


(Talak 65/3)
وَيَرْزُقْهُ مِنْ حَيْثُ لَا يَحْتَسِبُۜ وَمَنْ يَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِ فَهُوَ حَسْبُهُۜ اِنَّ اللّٰهَ بَالِغُ اَمْرِه۪ۜ قَدْ جَعَلَ اللّٰهُ لِكُلِّ شَيْءٍ قَدْرًا
Allah ona, hiç beklemediği yerden rızık verir[1*]. Kim Allah’a güvenip dayanırsa O, ona yeter. Şüphesiz Allah, işini sonuca ulaştırır. Kesinlikle Allah, her şey için bir ölçü koymuştur[2*].

[1*] Nisa 4/130, Hud 11/6, Ankebut 29/60.

[2*] Allah her şey için bir ölçü, bir standart koyduğu için buraya kadar anlatılanlar, ölçüye uygun olarak yapılan birinci talakı gösterir. Yaklaşık üç aylık bir sürece yayılan bu talak en fazla iki defa gerçekleşebilir; üçüncü boşamada bu kurallar geçerli olmaz. Tek seferde iki veya üç talakla boşama, şarta veya belli bir zamanın gelmesine bağlayarak boşama da dahil olmak üzere, Bakara 2/229-230 ve Talak 65/2. ayetlerde belirtilen hususlara riayet edilmeyen tüm boşanmalar geçersizdir.


(Talak 65/4)
وَالّٰٓـ۪ٔي يَئِسْنَ مِنَ الْمَح۪يضِ مِنْ نِسَٓائِكُمْ اِنِ ارْتَبْتُمْ فَعِدَّتُهُنَّ ثَلٰثَةُ اَشْهُرٍۙ وَالّٰٓـ۪ٔي لَمْ يَحِضْنَۜ وَاُو۬لَاتُ الْاَحْمَالِ اَجَلُهُنَّ اَنْ يَضَعْنَ حَمْلَهُنَّۜ وَمَنْ يَتَّقِ اللّٰهَ يَجْعَلْ لَهُ مِنْ اَمْرِه۪ يُسْرًا
Kadınlarınızdan âdetten ümidini kesmiş (menopoza girmiş) olanlar(ın iddeti) hakkında şüpheye düşerseniz (bilin ki) onların iddeti üç aydır; âdet görmeyen kadınlarınki[1*] de öyledir. Hamile olanların bekleme süreleri ise hamileliklerinin sonlanması ile biter[2*]. Kim Allah’a karşı yanlış yapmaktan sakınırsa Allah onun işinde bir kolaylık oluşturur.

[1*] Birçok meal ve tefsirde ayetteki bu ifadeye “henüz âdet görmeyenler” anlamı verilerek bu ayet, çocukların evlendirilmesinin delili sayılmıştır. Ahzâb 33/49. ayete göre gerdeğe girmeden boşanan kadının iddet beklemesi gerekmediği için bu ayet, çocuklarla gerdeğe girileceğinin de delili sayılmıştır. Halbuki ayette, yaşadığı sıkıntıdan/stresten dolayı boşanma esnasında âdet göremez olan yani âdet düzeni bozulan kadınlarla normalde (boşanma öncesinde de) âdet düzensizliği yaşayan, birkaç ayda bir âdet gören kadınların kast edildiği anlaşılmaktadır. Zira düzenli olarak âdet görmeyen kadınlarda iki âdet arası aylarca ve hatta duruma göre yıllarca sürebilir. Zaten evlilik konusunda nikâh çağından bahseden Kur’an’ın (Nisa 4/6) henüz reşit olmamış çocukların evlendirilmesini kabul etmesi de mümkün değildir. Eğer ayette “henüz adet görmeyen ancak normalde görmesi beklenen” çocuklardan bahsediliyor olsaydı, olumsuzluk edatı olarak “lem” değil, “lemma”nın kullanılması gerekirdi. Bu yanlış tercüme, düzenli adet görmeyen kadınların durumu hakkındaki sorunun da çözümsüz kalmasına neden olmuş, mezhepler bu durumdaki kadın için kendilerine göre şöyle bir fetva vermişlerdir: “Düzenli adet görmeyen kadın, kendi yaşıtları adetten kesilinyece kadar bekleyecek, ondan sonra üç ay iddet sayacak, sonra boşanmış kabul edilecektir.” Bu fetvanın hem ayete aykırı olduğu hem de bu durumdaki kadına ve onun nafakasını sağlamak zorunda olan erkeğe büyük zulüm olduğu açıktır.

[2*] Âdetten kesilen, düzenli âdet görmeyen ve hamile olduğu için âdet göremeyen kadınların dışında bir de normal şekilde yani düzenli âdet gören kadınlar vardır ki onların iddetleri de üç kez âdet görüp temizlenmeleridir (Bakara 2/228).


(Talak 65/5)
ذٰلِكَ اَمْرُ اللّٰهِ اَنْزَلَهُٓ اِلَيْكُمْۜ وَمَنْ يَتَّقِ اللّٰهَ يُكَفِّرْ عَنْهُ سَيِّـَٔاتِه۪ وَيُعْظِمْ لَهُٓ اَجْرًا
Bu Allah’ın size indirdiği emridir. Kim Allah’a karşı yanlış yapmaktan sakınırsa Allah da onun kötülüklerini örter ve alacağı ödülü çoğaltır[*].

[*] Teğabün 64/9.


(Talak 65/6)
اَسْكِنُوهُنَّ مِنْ حَيْثُ سَكَنْتُمْ مِنْ وُجْدِكُمْ وَلَا تُضَٓارُّوهُنَّ لِتُضَيِّقُوا عَلَيْهِنَّۜ وَاِنْ كُنَّ اُو۬لَاتِ حَمْلٍ فَاَنْفِقُوا عَلَيْهِنَّ حَتّٰى يَضَعْنَ حَمْلَهُنَّۚ فَاِنْ اَرْضَعْنَ لَكُمْ فَاٰتُوهُنَّ اُجُورَهُنَّۚ وَأْتَمِرُوا بَيْنَكُمْ بِمَعْرُوفٍۚ وَاِنْ تَعَاسَرْتُمْ فَسَتُرْضِعُ لَهُٓ اُخْرٰىۜ
Boşadığınız kadınları (iddetleri süresince) imkanlarınız ölçüsünde oturduğunuz yerin bir bölümünde oturtun[1*]. (Evi) dar etmek için onlara zarar vermeye kalkmayın. Hamile iseler hamilelikleri sonlanıncaya kadar nafakalarını karşılayın. Çocuğu sizin için emzirirlerse ücretlerini verin[2*]. İşleri aranızda marufa göre karşılıklı görüşme ile yürütün. Eğer karşılıklı olarak zorlanırsanız babası için çocuğu, bir başkası emzirecektir.

[1*] Talak 65/1.

[2*] Kadın boşandığı için çocuğunu emzirmek istemeyebilir. Eğer emzirirse baba emzirme ücretini verir. Bu ücret, kadının yiyecek ve giyecek masraflarının karşılanmasıdır (Bakara 2/233).


(Talak 65/7)
لِيُنْفِقْ ذُو سَعَةٍ مِنْ سَعَتِه۪ۜ وَمَنْ قُدِرَ عَلَيْهِ رِزْقُهُ فَلْيُنْفِقْ مِمَّٓا اٰتٰيهُ اللّٰهُۜ لَا يُكَلِّفُ اللّٰهُ نَفْسًا اِلَّا مَٓا اٰتٰيهَاۜ سَيَجْعَلُ اللّٰهُ بَعْدَ عُسْرٍ يُسْرًا۟
Varlıklı olan, harcamayı varlığına göre yapsın. Rızkı dar olan da Allah’ın kendisine verdiğinden harcasın[1*]. Allah hiç kimseye, verdiği imkandan fazla sorumluluk yüklemez[2*]. Allah, zorluğun ardından bir kolaylık oluşturacaktır[3*].

[1*] İddet süresi içinde kadının geçimi için yapılan harcamalar ve iddet bittikten sonra çocuğu emzirme ücreti, kocanın imkanlarına göre belirlenir (Bakara 2/241).

[2*] Bakara 2/286.

[3*] İnşirah 94/5-6.

 

(Talak 65/8)
وَكَاَيِّنْ مِنْ قَرْيَةٍ عَتَتْ عَنْ اَمْرِ رَبِّهَا وَرُسُلِه۪ فَحَاسَبْنَاهَا حِسَابًا شَد۪يدًا وَعَذَّبْنَاهَا عَذَابًا نُكْرًا
Rablerinin emrine ve elçilerine başkaldırmış nice kenti çetin bir hesaba çektik ve görülmemiş bir azaba uğrattık[*].

[*] Hac 22/45, 48, Muhammed 47/13.

 

(Talak 65/9)
فَذَاقَتْ وَبَالَ اَمْرِهَا وَكَانَ عَاقِبَةُ اَمْرِهَا خُسْرًا
Böylece yaptıklarının cezasını tattılar ve işlerinin sonu hüsran oldu[*].

[*] Teğabün 64/5.


(Talak 65/10)
اَعَدَّ اللّٰهُ لَهُمْ عَذَابًا شَد۪يدًا فَاتَّقُوا اللّٰهَ يَٓا اُو۬لِي الْاَلْبَابِۚۛ اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُواۚۛ قَدْ اَنْزَلَ اللّٰهُ اِلَيْكُمْ ذِكْرًاۙ
Allah (ahirette) onlar için çetin bir azap daha hazırlamıştır[1*]. Öyleyse Allah’a karşı yanlış yapmaktan sakının ey inanıp güvenen aklıselim sahipleri! Allah, size bir zikir /kitap indirdi[2*].

[1*] Âl-i İmran 3/56, İsra 17/58, Fussilet 41/27.

[2*] Zikir, hem önceki kitapların hem de Kur’an’ın ortak adıdır (Nahl 16/43-44, Enbiya 21/7, 24).


(Talak 65/11)
رَسُولًا يَتْلُوا عَلَيْكُمْ اٰيَاتِ اللّٰهِ مُبَيِّنَاتٍ لِيُخْرِجَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِۜ وَمَنْ يُؤْمِنْ بِاللّٰهِ وَيَعْمَلْ صَالِحًا يُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَدًاۜ قَدْ اَحْسَنَ اللّٰهُ لَهُ رِزْقًا
Allah size açıklayıcı ayetlerini bağlantıları ile birlikte okuyan[1*] bir resul[2*] de gönderdi ki inanıp güvenen ve iyi işler yapanları karanlıklardan aydınlığa çıkarsın[3*]. Kim Allah’a inanıp güvenir ve iyi iş yaparsa Allah onu, ölümsüz olarak sonsuza dek kalacağı[4*], içinden ırmaklar akan cennetlere koyar. Böylece Allah ona, gerçekten güzel bir rızık ihsan etmiş olur.

[1*] Tilavet sözcüğünün kökü olan t-l-v (تلو), "birden çok şeyin, aralarına kendi cinslerinden olmayan bir şey karışmayacak şekilde peş peşe sıralanması” anlamındadır (Müfredât). Buna göre tilavet, birbiriyle bağlantılı ayetleri birlikte okumaktır. (Kehf 18/27, Ankebut 29/45.)

[2*] Resul (رسول), “birine gönderilen söz” anlamına geldiği gibi “o sözü iletmek için gönderilen elçi” anlamına da gelir (Müfredat). Allah’ın elçilerinin görevi, onun sözlerini insanlara ulaştırmaktır. Kur’an, Muhammed aleyhisselam dahil herkesin uyması gereken resul olduğundan, Kur’an’da Allah’ın resulüne ilişkin ifadelerde asıl vurgu ayetleredir (Âl-i İmrân 3/144, Maide 5/67, En’am 6/106, Yunus 10/109, Ahzab 33/2, Zuhruf 43/43).

[3*] Bakara 2/257, Maide 5/16, İbrahim 14/1, Hadid 57/9.

[4*] Kur’an’da, ‘ebeden’ ve ‘halid’ kelimeleri hem cennetlikler hem de cehennemlikler için kullanılır. Ebeden, ‘sonsuza kadar’, halid ise ‘ölümsüz olan’ anlamına gelir. Cennetlikler için Nisa 4/57, 122; Maide 5/119, Tevbe 9/22,100; Teğabun 64/9, Beyyine 98/8 ayetlerine; cehennemlikler için Nisa 4/169, Ahzab 33/65, Cin 72/23 ayetlerine bakınız.


(Talak 65/12)
اَللّٰهُ الَّذ۪ي خَلَقَ سَبْعَ سَمٰوَاتٍ وَمِنَ الْاَرْضِ مِثْلَهُنَّۜ يَتَنَزَّلُ الْاَمْرُ بَيْنَهُنَّ لِتَعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌۙ وَاَنَّ اللّٰهَ قَدْ اَحَاطَ بِكُلِّ شَيْءٍ عِلْمًا
Allah, yedi (kat)[1*] göğü bir de onların mislini yani (yedi kat) yeri[2*] yaratmış olandır. (Allah’ın emrettiği) işler, bunlar arasında inip durur[3*]. Bu, Allah’ın her şeye bir ölçü koyduğunu ve Allah’ın, kesinlikle her şeyi bilgisiyle çepeçevre kuşattığını bilmeniz içindir[4*].

[1*] Göğün yedi kat gök şeklinde düzenlenmesiyle ilgili diğer ayetler için bkz. Mülk 67/3, Nuh 71/15.

[2*] Arap dilinde misil; örneklikte, ölçüde, diğer hususlarda hatta anlamda bir şeyin benzeri olmaktır (El-Ayn). Yer de yedi kat göğün misli olarak yaratıldığı için onun da yedi kat şeklinde düzenlenmiş olması gerekir (Rahman 55/33). Dünyanın üst tarafı nasıl sularla, bitkilerle ve hayvanlarla döşeli ise yedinci kat gök de aynı olur. Oranın zirve noktasında sidre ağacının olması bundan dolayıdır (Necm 53/14).

[3*] İşler, yer ile göğün katmanları arasında yürür (Secde 32/5). 

[4*] Hicr 15/85, Enbiya 21/16, Sâd 38/27, Duhan 44/38-39, Zariyat 51/56.