MEARİC

TEFSİR
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
İyiliği sonsuz, ikramı bol Allah’ın adıyla,


(Mearic 70/1)
سَاَلَ سَٓائِلٌ بِعَذَابٍ وَاقِعٍۙ
Birisi, başa gelecek azabı sordu.


(Mearic 70/2)
لِلْكَافِر۪ينَ لَيْسَ لَهُ دَافِعٌۙ
Kafirlerin başına gelecek olan, kimsenin de engelleyemeyeceği azabı...


(Mearic 70/3)
مِنَ اللّٰهِ ذِي الْمَعَارِجِۜ
Göğe yükselen yolların sahibi Allah’ın azabını!


(Mearic 70/4)
تَعْرُجُ الْمَلٰٓئِكَةُ وَالرُّوحُ اِلَيْهِ ف۪ي يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ خَمْس۪ينَ اَلْفَ سَنَةٍۚ
Süresi elli bin yıl olan bir günde[1*] (tekrar diriliş öncesinde) melekler ve ruhlar[2*] O’na yükselir.

[1*] Kur'an'da kameri yıl esas alınır (Tevbe 9/36).  Bir kameri yılın uzunluğu 354 gündür. Allah’a göre bir gün, bize göre bin yıl (Hac 22/47) olduğu için Allah’a göre bir yıl, bize göre 354.000 yıl eder. İlk insanın ölümü ile yeniden diriliş arası Allah’a göre elli bin yıl ettiğinden bunun bize göre uzunluğu, 50.000 X 354.000 =17.700.000000 (onyedi milyar yediyüz milyon) yıl olur.

[2*] Kabirde yeniden yaratılış öncesi insanların ruhları göğe yükselecek.
 


(Mearic 70/5)
فَاصْبِرْ صَبْرًا جَم۪يلًا
Sen güzelce sabır göster.


(Mearic 70/6)
اِنَّهُمْ يَرَوْنَهُ بَع۪يدًاۙ
Onlar o günü uzak görüyorlar;


(Mearic 70/7)
وَنَرٰيهُ قَر۪يبًاۜ
oysa Biz yakın görüyoruz.


(Mearic 70/8)
يَوْمَ تَكُونُ السَّمَٓاءُ كَالْمُهْلِۙ
Göğün erimiş bakır gibi olacağı gün (hesap gününde) ise,


(Mearic 70/9)
وَتَكُونُ الْجِبَالُ كَالْعِهْنِۙ
dağlar, yere atılmış boyalı yüne dönüşmüş olur.


(Mearic 70/10)
وَلَا يَسْـَٔلُ حَم۪يمٌ حَم۪يمًاۚ
Bir can yoldaşı, diğer can yoldaşını sormaz bile.


(Mearic 70/11)
يُبَصَّرُونَهُمْۜ يَوَدُّ الْمُجْرِمُ لَوْ يَفْتَد۪ي مِنْ عَذَابِ يَوْمِئِذٍ بِبَن۪يهِۙ
Birbirlerine gösterilirler. Suçlu olan: “Keşke oğullarımı versem de bugünün azabından kurtulsam!” diye derin bir istek duyar.


(Mearic 70/12)
وَصَاحِبَتِه۪ وَاَخ۪يهِۙ
Karısını, kardeşini,


(Mearic 70/13)
وَفَص۪يلَتِهِ الَّت۪ي تُـْٔو۪يهِۙ
kendini koruyan aşiretini,


(Mearic 70/14)
وَمَنْ فِي الْاَرْضِ جَم۪يعًاۙ ثُمَّ يُنْج۪يهِۙ
yeryüzünde olan herkesi fidye olarak verip canını kurtarmayı çok ister.


(Mearic 70/15)
كَلَّاۜ اِنَّهَا لَظٰىۙ
Hepsi boş! Cehennem alevler saçar,


(Mearic 70/16)
نَزَّاعَةً لِلشَّوٰىۚ
kavurduğu deriyi soyar.


(Mearic 70/17)
تَدْعُوا مَنْ اَدْبَرَ وَتَوَلّٰىۙ
Doğrulara sırtını dönen ve yüz çeviren herkesi kendine çağırır.


(Mearic 70/18)
وَجَمَعَ فَاَوْعٰى
Mal biriktirip saklayanı da!


(Mearic 70/19)
اِنَّ الْاِنْسَانَ خُلِقَ هَلُوعًاۙ
İnsan doyumsuz yapıda yaratılmıştır.


(Mearic 70/20)
اِذَا مَسَّهُ الشَّرُّ جَزُوعًاۙ
Başına bir sıkıntı gelse sızlanır.


(Mearic 70/21)
وَاِذَا مَسَّهُ الْخَيْرُ مَنُوعًاۙ
Bir nimete konsa kimseye zırnık koklatmaz.


(Mearic 70/22)
اِلَّا الْمُصَلّ۪ينَۙ
Namaz kılanların bir kısmı[*] farklıdır.

[*] Namaz kılan herkes burada istendiği gibi davranmadığından الْمُصَلِّينَ=el-musallîn kelimesinin başındaki el ال takısı ahd içindir. Namaz kılanlardan, burada anlatılan özellikleri taşıyanlar kastedilmektedir.


(Mearic 70/23)
اَلَّذ۪ينَ هُمْ عَلٰى صَلَاتِهِمْ دَٓائِمُونَۖ
Onlar, namazını sürekli kılanlar,


(Mearic 70/24)
وَالَّذ۪ينَ ف۪ٓي اَمْوَالِهِمْ حَقٌّ مَعْلُومٌۙ
mallarında belli bir hakkın varlığını bilenlerdir.


(Mearic 70/25)
لِلسَّٓائِلِ وَالْمَحْرُومِۖ
Onu, ihtiyacını söyleyene de söyleyemeyene de ayırır.


(Mearic 70/26)
وَالَّذ۪ينَ يُصَدِّقُونَ بِيَوْمِ الدّ۪ينِۖ
Onlar hesap gününü içtenlikle kabul edenlerdir.


(Mearic 70/27)
وَالَّذ۪ينَ هُمْ مِنْ عَذَابِ رَبِّهِمْ مُشْفِقُونَۚ
Onlar, Rablerinin[*] azabından dolayı içleri titreyenlerdir.

[*] Sahiplerinin


(Mearic 70/28)
اِنَّ عَذَابَ رَبِّهِمْ غَيْرُ مَأْمُونٍۚ
Hiç kimse Rabbinin azabından güvende olamaz.


(Mearic 70/29)
وَالَّذ۪ينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَۙ
Edep yerlerini ve çevresini özenle korurlar.


(Mearic 70/30)
اِلَّا عَلٰٓى اَزْوَاجِهِمْ اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُمْ فَاِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُوم۪ينَۚ
Sadece (hür) eşleri veya sadece müslümanların hâkimiyetleri altında olan[1*] (esir eşleri) hariç[2*]. Onlar, bundan dolayı ayıplanmazlar.

[1*] Hakimiyet altında olanlar sadece savaş esirleridir (Nisa 4/3, 24, 25, 36, Müminûn 23/6, Nur 24/31-33, Ahzab 33/52, 55).

[2*] Ayetteki “veya” ifadesi, bir Müslümanın edep yerlerini ya hür eşinin ya da hakimiyet altında yani esir konumunda iken evlendiği esir eşinin yanında açabileceğini, bunun dışında açamayacağını gösterir. Çünkü edep yerlerini bir esirin yanında açabilmek için onunla evli olmak şarttır (Nur 24/32-33). Bir kadın sadece bir eş ile evlenebileceği için eşi hür ise hür eşinin yanında, esir ise esir eşinin yanında edep yerlerini açabilir. Benzer durum, erkek için de geçerlidir. Erkek de aynı anda biri esir, diğeri hür olan iki kadınla evli olamaz. Çünkü esir kadınla evlenmenin olmazsa olmaz şartı, hür kadınla evlenecek güce sahip olmamaktır. (Nisa 4/25). Bu sebeple erkek de tıpkı kadın gibi edep yerlerini ya hür ya da esir olan eşinin yanında açabilir. Ayette “veya” ifadesinin kullanılmış olmasının sebebi budur. Meale parantezleri, geleneğin oluşturduğu şartlanmalara engel olmak ve ayetin doğru anlaşılmasına yardığıncı olmak için koyduk. Çünkü her şey gayet açık olduğu halde bütün mezhepler ve tefsir kitapları, ilgili ayetleri ya görmezden gelerek (Nur 24/32-33) veya anlamını tahrif ederek (Nisa 4/3) bir erkeğin, sayı sınır olmaksızın yanındaki cariyelerle nikahsız ilişkisini caiz gördükleri için hem bu ayetin hem de Müminûn Suresi 23/6. âyetin anlamını da bozmak zorunda kalmışlardır. Öncelikle “veya” anlamına gelen (أو) kelimesine “ve” anlamı vererek ayete, edep yerlerinin, nikahlı eşin yanında açılabildiği gibi esirlerin yanında da açılabileceği anlamını yüklemişlerdir. Ayetteki (مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُمْ) = “hakimiyetleri altında olanlar” ifadesinin kapsamına erkek esirler de girdiği için “hakimiyetleri altında olanlar” ifadesinin anlamını da “kadın esirler” yani cariyeler olarak değiştirmişlerdir. Aksi takdirde bu ayet, Müslüman kadınların da sahibi oldukları erkek esirlerle ilişkiye girebileceklerinin delili olurdu. Ama bunun da yeterli olmadığını, ayete böyle bir meal verilmesinin, müslüman kadınların, yanlarında bulunan cariyelerle kadın kadına sevişmenin caizliğine yani lezbiyen ilişkiye delil olabileceğini düşünememişlerdir. Halbuki Kur’an, lezbiyen ilişkiyi de büyük günahlardan saymıştır (En’âm 6/151, A’raf 7/33, Şûrâ 42/37, Necm 53/32).


(Mearic 70/31)
فَمَنِ ابْتَغٰى وَرَٓاءَ ذٰلِكَ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْعَادُونَۚ
Bunlardan başkalarına açanlar sınırları aşmış olurlar.


(Mearic 70/32)
وَالَّذ۪ينَ هُمْ لِاَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَۖ
Onlar, aldıkları emanetler ve üstlendikleri sorumluluklar konusunda titiz davrananlardır.


(Mearic 70/33)
وَالَّذ۪ينَ هُمْ بِشَهَادَاتِهِمْ قَٓائِمُونَۖ
Onlar şahitliklerini dosdoğru yapanlardır.


(Mearic 70/34)
وَالَّذ۪ينَ هُمْ عَلٰى صَلَاتِهِمْ يُحَافِظُونَۜ
Onlar namazlarına özen gösterenlerdir.


(Mearic 70/35)
اُو۬لٰٓئِكَ ف۪ي جَنَّاتٍ مُكْرَمُونَۜ۟
İşte bahçelerde ağırlanacak olanlar onlardır.


(Mearic 70/36)
فَمَالِ ‌الَّذ۪ينَ كَفَرُوا قِبَلَكَ مُهْطِع۪ينَۙ
Sana doğru başlarını uzatan şu kafirlerin dertleri ne?


(Mearic 70/37)
عَنِ الْيَم۪ينِۙ وَعَنِ الشِّمَالِ عِز۪ينَ
Sağında ve solunda küme küme olmuşlar!


(Mearic 70/38)
اَيَطْمَعُ كُلُّ امْرِئٍ مِنْهُمْ اَنْ يُدْخَلَ جَنَّةَ نَع۪يمٍۙ
Onlardan her biri, nimetlerle dolu Cennet’e yerleştirilmeyi mi bekliyor?


(Mearic 70/39)
كَلَّاۜ اِنَّا خَلَقْنَاهُمْ مِمَّا يَعْلَمُونَ
Boşuna beklerler. Biz, onları da bildikleri şeyden yarattık.


(Mearic 70/40)
فَلَٓا اُقْسِمُ بِرَبِّ الْمَشَارِقِ وَالْمَغَارِبِ اِنَّا لَقَادِرُونَۙ
Doğuların ve batıların Sahibine yemin etmeye gerek yok! Biz elbette ölçü koyarız.


(Mearic 70/41)
عَلٰٓى اَنْ نُبَدِّلَ خَيْرًا مِنْهُمْۙ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوق۪ينَ
O kafirlerin yerine daha iyisini getirmenin ölçüsünü! Biz önüne geçilebileceklerden değiliz.


(Mearic 70/42)
فَذَرْهُمْ يَخُوضُوا وَيَلْعَبُوا حَتّٰى يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذ۪ي يُوعَدُونَۙ
Bırak da tehdit edildikleri gün ile yüzleşinceye kadar eğlenip dursunlar.


(Mearic 70/43)
يَوْمَ يَخْرُجُونَ مِنَ الْاَجْدَاثِ سِرَاعًا كَاَنَّهُمْ اِلٰى نُصُبٍ يُوفِضُونَۙ
(Et almak için) sunaklara üşüştükleri gibi kabirlerinden fırlayıp çıktıkları gün,


(Mearic 70/44)
خَاشِعَةً اَبْصَارُهُمْ تَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌۜ ذٰلِكَ الْيَوْمُ الَّذ۪ي كَانُوا يُوعَدُونَ
saygıyla önlerine bakarlar, alçaklık her yanlarını sarar. İşte tehdit edildikleri gün o gündür.