FİL
[*] "Rahmân” ve “Rahîm" kelimeleri, rahmet (رحمة) kökündendir. Rahmet, iyilik ve ikramı gerektiren incelik anlamındadır. Allah’ın özelliği olarak kullanılınca sadece iyilik ve ikram anlaşılır (Müfredât). Rahmân “rahmeti her şeyi kuşatan” demektir. Bu özellik Allah’tan başkasında olmayacağı için “iyiliği sonsuz” diye çevirdik. Rahîm “çok merhametli” demektir. Bu özellik Allah’ın dışındaki varlıklarda da olabilir. Nitekim ‘rahîm’ kelimesi, Tevbe 9/128. âyette Resulullah için; Fetih 48/29. ayette ise müminler için kullanılmıştır.
[*] طَيْر (tayr) çoğul anlamı taşıyan isimdir; tekili طائر (tâir) dir. Kenarı olup havada yüzen her şeye tâir denir (Müfredat). Kuşa da iki kanadıyla uçan tâirdir. (En’âm 6/38) Kuşlar anlamında tamlamasız olan طَيْر (tayr), elif lam’lı olarak الطَيْر (et-tayr) şeklinde kullanılır. Bu âyette طَيْر (tayr), elif lamsızdır. Çünkü burada uçuşanlar kuş değil, lav bulutlarıdır. أبابيل, “arka arkaya, yığın yığın” demektir (el-Ayn). Zeccâc’a göre طير أَبابيل (tayrun ebâbîl) “şuradan buradan yığınlar halinde tayr” anlamındadır. “Ard arda kümeler halinde tayr” diyenler de olmuştur (Lisan’ul-Arab).
أبابيل (ebâbîl), ibil ile aynı köktendir. İbil’in kök anlamı, öbek öbek olma, ağır olma ve kapsamadır (Mekâyîs’il-luğa). Bu üç anlamı bir arada bulunduran deve sürüsüne ibil denir. Kümeler halindeki develere ibilun muebbele = إبل مؤبّلة denir (el-Ayn). Ebu Hatim’e göre “şu kişinin ibili var” demek 100 devesi var demek olur (Mekâyîs’il-luğa). Buna göre ve ersele aleyhim tayren ebâbîl = وأرسل عليهم طيرا أبابيل anlamı şu olur: “üzerlerine deve toplulukları gibi küme küme uçuşan nesneler gönderdi (Müfredat).
İbil, yağmur yüklü bulut anlamına da gelir (el-Kâmûs). Arap dili bilginlerinden el-Müberrid; “Hiç bakmazlar mı, ibil nasıl yaratılmış?” (Ğaşiye 88/17) âyetindeki ibil’e “büyük bulut kütleleri” anlamı vermiştir (Şevkânî, Feth’ul-Kadîr). أبابيل (ebâbîl), ibil ile aynı kökten olduğu için Müberred’in tanımını dikkate alırsak ona, tayran ebâbîl’e, arka arkaya uçuşan kalın bulut kütleleri veya yanardağdan çıkan lav ve kül bulutları demek gerekir. Zemahşerî, Arap şiirinde bulutların sıklıkla ibil’e (deve sürüsüne) benzetilmesi sebebiyle mecaz olarak bulutlara ibil dendiğini ifade etmiştir (Keşşaf )
[*] (siccîl) çamurun pişirilmesiyle oluşan taş demektir; Farsça’dan Arapçaya geçmiştir. Siccîl, yanardağ patlamasıyla helak olan Lut halkının üzerine de yağmıştır. İlgili âyetlerden bir kısmı şöyledir:
Lut (erkek misafirlerini gayrimeşru ilişki için isteyen erkeklere) dedi ki: “Bunlar benim konuklarım; onların yanında beni utandırmayın. Allah’tan çekinin de beni üzmeyin.” Dediler ki; “el âlemin işine karışmanı yasaklamamış mıydık?”
Lut dedi ki, “Eğer istiyorsanız, işte kızlarım! (Onlarla evlenin!)...” Senin hayatına yemin ederim ki onlar sarhoşlukları içinde bocalayıp duruyorlardı. Gün doğarken büyük bir gürültüyle sarsıldılar. Oranın altını üstüne getirdik. Üzerlerine siccîlden taşlar yağdırdık. Kalıntı arayanlar için bunda kesin belgeler vardır. Orası bugün bir yol üzerinde durmaktadır.
Bunda inananlar için de kesin bir belge vardır. (Hicr 15/68-77)
Yanardağı patlatmakla görevli melekler İbrahim aleyhisselama uğramışlardı. İbrahim onlara: “Asıl göreviniz nedir, ey elçiler? Diye sordu. Biz, günaha batmış bir topluluğa (kavme) gönderildik, dediler. Üzerlerine balçıktan taşlar salmak için... Rabbinin katından aşırı gidenler için damgalanmış taşlar. (Zariyat 51/31-34)
Cevheri siccîli, “cehennem ateşinde pişirilmiş taşlar” diye tanımlamıştır (es-Sıhah). Bu taşlar, gerçekten de cehennemi andıran yanardağın içinde pişirilip fırlatılan taşlardır.
[1*] عصف (asf) dane üzerindeki kabuğa denir (Mekâyîs’il-luğa). Allah ashab-ı fili, danesi yenmiş kabuk gibi içi boş yapmıştı (lisan’ul-Arab). Lut aleyhisselama inanmadıkları için yanardağ patlaması sonucu lav külleri altında kalan eşi ve diğerleri ile ilgili yedi ayette bu durum “çoğu gidip azı kalan” anlamındaki ğâbir (غابر) (Lisan’ul-arab) kelimesi ile ifade edilir. Demek yanardağ külleri altında kalan cesetlerin içi yok olur ama dışlarında bir şeyler kalır.
[2*] Bu âyete göre fil olayının geçtiği وادي النار = Vâdi’nâr’da kazı yapılsa, ölen askerlerin ve fillerin cesetleri, donmuş ve içleri boş bir halde bulunabilir. Bu vadi, Müzdelife ile Mina arasındadır. Vadinin iki tarafındaki dağları gözlemleyen herkes, yanardağ patlamasının izlerini açıkça görebilir.