ÂDİYAT

TEFSİR
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
İyiliği sonsuz, ikramı bol Allah’ın adıyla...[*]

[*] "Rahmân” ve “Rahîm" kelimeleri, rahmet (رحمة) kökündendir. Rahmet, iyilik ve ikramı gerektiren incelik anlamındadır. Allah’ın özelliği olarak kullanılınca sadece iyilik ve ikram anlaşılır (Müfredât). Rahmân “rahmeti her şeyi kuşatan” demektir. Bu özellik Allah’tan başkasında olmayacağı için “iyiliği sonsuz” diye çevirdik. Rahîm “çok merhametli” demektir. Bu özellik Allah’ın dışındaki varlıklarda da olabilir. Nitekim ‘rahîm’ kelimesi, Tevbe 9/128. âyette Resulullah için; Fetih 48/29. ayette ise müminler için kullanılmıştır.


(Âdiyat 100/1)
وَالْعَادِيَاتِ ضَبْحًاۙ
(Allah yolunda) nefes nefese koşturup duranlara yemin olsun![*]

[*] Allah, birçok surede olduğu gibi bu surede de değer verdiği şeylere yemin ederek arkasından gelen bir başka şeyin önemine vurgu yapmaktadır. Bazı tefsir bilginleri, burada yemin edilenlerin savaş atları olduğunu söylemiş ve ayetlere ona göre anlam vermişlerdir. Ancak atları yönetenler de insanlar olduğu için, ilk beş ayette yemin edilen şeyler, kadın-erkek her şahsı içine alan “en-nüfus (النفوس)” yani nefisler sözünün sıfatı sayılmış ve ona göre meal verilmiştir.

 

 


(Âdiyat 100/2)
فَالْمُورِيَاتِ قَدْحًاۙ
Kıvılcımlar çaktıranlara,


(Âdiyat 100/3)
فَالْمُغ۪يرَاتِ صُبْحًاۙ
sabahleyin harekete geçenlere,


(Âdiyat 100/4)
فَاَثَرْنَ بِه۪ نَقْعًاۙ
bu çabaları ile kalıcı bir eser bırakanlara,


(Âdiyat 100/5)
فَوَسَطْنَ بِه۪ جَمْعًاۙ
böylece yaptıklarıyla, bir topluluk olarak merkezde yer alanlara yemin olsun ki

 

 

(Âdiyat 100/6)
اِنَّ الْاِنْسَانَ لِرَبِّه۪ لَكَنُودٌۚ
(çoğu) insan, Rabbine karşı gerçekten iyilikbilmezdir.[*]

[*] Buraya kadar yapılan yeminlerle üzerine dikkat çekilen konu, çoğu insanın Rabbine karşı iyilikbilmez olmasıdır (Hud 11/9, İbrahim 14/34, İsra 17/67, Hac 22/66, Şûrâ 42/48, Abese 80/17). Bu sebeple iyilik peşinde koşanlar, karşılığını sadece Allah’tan beklemelidirler (Leyl 92/17-21). Her şeylerini borçlu oldukları Rablerine karşı bile iyilikbilmez olanların, insanlara karşı iyilikbilmez olmaları da normaldir.

 

(Âdiyat 100/7)
وَاِنَّهُ عَلٰى ذٰلِكَ لَشَه۪يدٌۚ
Şüphesiz buna kendisi de şahittir.[*]

[*] Kıyamet 75/14-15.

 

(Âdiyat 100/8)
وَاِنَّهُ لِحُبِّ الْخَيْرِ لَشَد۪يدٌۜ
Çünkü ondaki mal ve makam[*] sevgisi çok güçlüdür.

[*] “Mal ve makam” anlamı verdiğimiz kelime “hayr (الخير)”dır. Dünyada sevilen ve istenen mal-mülk, makam, mevki, itibar gibi her iyi şeyi içerir (Âl-i İmran 3/26, A’raf 7/188, Sad 38/32). İnsanda bunlara olan sevginin sonu gelmez (Âl-i İmran 3/14, Fussilet 41/49, Fecr 89/20). Nitekim İblis, insandaki bu zaafı bildiği için Adem aleyhisselamı ölümsüzlük ve bitmeyecek bir saltanat arzusuna yönlendirerek kandırmış ve rabbine isyan etmesine sebep olmuştu (Taha 20/120-121).

 

(Âdiyat 100/9)
اَفَلَا يَعْلَمُ اِذَا بُعْثِرَ مَا فِي الْقُبُورِۙ
O hiç bilmiyor mu ki kabirlerde olanlar dışarı çıkarıldığında[*]

[*] Hac 22/7, İnfitar 82/4-5.


(Âdiyat 100/10)
وَحُصِّلَ مَا فِي الصُّدُورِۙ
ve sinelerde olanlar toparlanıp ortaya konulduğunda[*]

[*] Mü’min 40/15-16, Hâkka 69/18, Tarık 86/9, Zilzal 99/6-8.

 

(Âdiyat 100/11)
اِنَّ رَبَّهُمْ بِهِمْ يَوْمَئِذٍ لَخَب۪يرٌ
ٍişte o gün Rableri onlara (neler yaptıklarını) kesinlikle bildirecektir![*]

[*] “Habîr (خَبِير)” kelimesi, “haberdar olan” anlamına geldiği gibi, “haber veren” anlamına da gelir (Müfredat). Allah daima her şeyden haberdardır (Hud 11/111; Lokman 31/16, 34; Mülk 67/14). Ayet ahiretten bahsettiği için burada sözü edilen durum, Allah’ın haberdar olması değil, insanların yaptıklarını onlara haber vermesidir (Kehf 18/49, Yasin 36/12, Mücadele 58/6, Kıyamet 75/13, İnfitar 82/5).